SAKIZ'ın Öyküsü

 Birbirimizi Nasıl Bulduk?

İnsan harici bir canlıyla aynı evi paylaşmak her zaman hayatımın bir parçasıydı. Eskişehir'e geldikten on ay sonra Barbaros ölmüştü. Küçük bir betta balığı için oldukça uzun ve güzel iki yıl geçirmiştik birlikte. Ailemin bir ziyareti sırasında Esnaf Sarayı'ndan tüm dükkanları ikişer kez dolaşarak seçtiğim minik muhabbet kuşu evlendikten sonra oturacağımız eve taşındıktan sonra beni bırakıp gitti. 2009'un sonlarına doğru  Emre'nin benim yalnızlığımı biraz olsun azaltmak için yavru kedi aramaya başladığını anlamıştım. Ona göre bir kişinin kendi kedisi varsa ancak o zaman kendi evi vardır. Bir kedi ile yaşayabileceğime ihtimal vermiyordum. Gereğince ilgilenememekten, evin düzenini ona göre ayarlayamamaktan korkuyordum. 

Kış zamanı etrafta peşinize takılıp gelecek yavru kedi bulamazsınız. Petshoplar veya barınaklarda terk edilmiş canlar bulma olasılığı çok daha fazla. Bir de bu işi ticaret haline getirmiş kişilerin verdiği ilanlar var "Orjinal Siyam yavrusu, tuvalet eğitimi vardır. 350 TL". Nitekim eşim Emre, tam da Ankara'da evine aldığı ama çok fazla seyahat ettiği ve ilgilenemeyeceğini düşündüğü için yavru kedisini satmak isteyen biriyle irtibata geçmiş. Niyeti yavruyu alıp hafta sonu gelirken getirmek ve  bana sürpriz yapmak. Kadıncağız, ertesi gün arayıp vazgeçtiğini söylemiş çünkü kedisinden ayrılma fikri hemen gerçekleşecek olunca ondan ayrılmanın mümkün olmayacağını anlamış. 

8 Ocak 2010 cuma günü iş mailime aşağıdaki fotoğraf geldi. Kartopu. Eskişehir hayvan barınaklarında sahiplendirilmeyi bekleyen canlarla ilgili haberleri paylaşan Sn. Ayten Tutkun'un internet sitesindeki (http://www.aytentutkun.com/ilanının fotoğrafı, aralık 2009. 


Kartopu, Odunpazarı Hayvan Barınağı'nda birinin onu gelip almasını bekliyordu. Barınakla iletişim kurduk. Cumartesi günü öğlene kadar gidip yavru kedilere bakabilirdik. 

Barınak Alpu yolu üzerinde. Otogardan kalkan köy otobüslerine binip giderken yolun sağında kalan barınağın önünde inebiliyorsunuz. Vardığımızda sorumlu veteriner hekim, bir gün önce aldığı köpeği başka cins bir köpek ile değiştirmek için gelen kişiye, buranın bir dükkan olmadığını ve her gün başka bir hayvan alıp bir öncekini bırakamayacağını anlatmaya çalışıyordu. Hava çok soğuktu. Evet, dün arayanlar bizdik. Yavru kedilere bakmak istiyorduk. Bahçede, geçirdiği kaza yüzünden ön sol bacağı kesilmiş 6-7 aylık bir dişi ile içeride üç ayrı taşıma kabında, önlerindeki çiğ hamsi ile oynayan, 3-4 aylık üç yavru vardı. Küçüklere taşıma kaplarının durduğu masanın üzerinde bakmak için yanlarına gittik. Biri beyaz, biri sarı-beyaz, diğeri tekir-beyaz üç yavru. İki renkli olanlar bize yorgun, isteksizce bakarken diğeri kabın kapağına burnunu dayadı ve bir kolunu uzatıp bize seslendi. "Çıkarayım mı?" diye sordu veteriner. "Çıkaralım". Üçünü de büyük masanın üstüne çıkardık. Hepsi çok güzeldi. 

Kartopu'nun kuyruğu kırılmış, bir kaç hafta kalçası alçıda kalmıştı. Biri onu alıp evine götürmüş bir hafta sonra "Çok miyavlıyor." bahanesi ile geri getirmişti. Yaklaşık dört aylık olduğu için yılbaşı öncesi kısırlaştırma ameliyatı yapılmıştı. Ameliyat için kesilen tüyleri henüz uzamamıştı, sağ kalçasındaki kesik izi açıkta görünüyordu ve etrafı mavi ameliyat dezenfektanı ile boyanmıştı. Sokaklara dönmesi gerekirse kısırlaştırıldığı anlaşılsın diye sol kulağının ucu kesilmişti. Bizimle ilgilendi, ona dokunmamıza izin verdi ve minik patisini uzatıp bize seslendi. Kalbimiz ona hemen bağlandı. Formları doldurduk, imzaları attık. Elimizde taşıma kabıyla yolun karşısına geçip köy otobüsünü beklemeye başladığımızda eve bir kedi ile döndüğümüze inanamıyordum.

İlk iş bir karne çıkartmak olduğundan evden önce Atatürk Bulvarı'ndaki Karınca Veteriner Kliniği'ne uğradık. Karnesine isim yazdırmadık. Cinsi hanesine ise veteriner Melike Hanım kediciğin sıradan bir sokak kedisi olmadığını belirterek "Ankara Melezi" yazdı.

Bir paket kedi kumu, bir adet evcil hayvan sağlık karnesi ve huyunu suyunu bilmediğimiz bir kediyle evimize döndük.

Evde İlk Gün

Eve gelip kediyi kutudan çıkarınca hemen gözden kayboldu. Alışması için üzerine gitmeden biraz beklemeye başladık. Bir kaba su, başka bir kaba da konserve ton balığı koyduk. Henüz kedi tuvaletimiz olmadığından yavrunun girip çıkabileceği büyüklükteki bir leğene kedi kumunu boşalttık. O sırada küçük kedimizin klozetin arkasına saklanmış olduğunu gördük. Emre kediyi eline alıp "Özge bak, şimdi kediye tuvalet eğitimi vereceğim." dedi ve kediyi kumun üzerine koydu. "Artık kedimizin tuvalet eğitimi de tamam." deyip beni güldürdü. Sonra da kediciği evde bırakıp ona mama almak üzere çarşıya gittik. Böylece biz gelene kadar rahatça evi dolaşıp tanıma fırsatı olacaktı.

Döndüğümüzde kedimizi hemen bulamadık. Belirli aralıkla klozetin arkası, yatağın altı vs kuytu köşelerde kedi aramamız gerekti. Yine de akşam olduğunda salondaki koltuğun üzerinde bizimle birlikte oturur hale gelmişti. Yatma vakti geldiğinde onu orada bıraktık. Gece hiç bir ses, hareket duymadık. Sabah uyandığımızda ise minik kedicik akşam bıraktığımız yerde oturuyordu. 

Ertesi gün durumumuz daha iyi olmuştu. Etrafta gezmediği zamanlarda salondaki masanın altındaki bir sandalyeye oturup dinleniyordu.

Adı Ne Olsun?

Hayır, kedimize sakız gibi beyaz olduğu için Sakız demedik. Zaten onu aldığımızdan beyazdan çok sarı/griydi. Bulut, Pamuk, Şeker'i düşündük ama hiç biri olmuyordu. Sakız yavruyken başının üstünde gri tüyleri vardı ve bu haliyle Avatar Aang'in kafası ok işaretli bizonuna benzediği için adını Appa koymayı bile düşündük. İyi ki de koymamış çünkü o tüyler sonradan kayboldu. Bir arkadaşım üşenmeyip, araştırıp bir sayfa kedi adı önerisi bile göndermişti. 

Aradan iki hafta geçmişti. Hafta sonu kanepede uzanmışken minik dostum da benim üstümde yatıyordu. Biz evdeyken üstümüzden başka bir yeri tercih etmez olmuştu artık. Birden "Emre, bunun adı Sakız olsun. Baksana insana yapışıp kalıyor." dedim. İkimizin de çok hoşuna gitti. 

Üç yılı devirdik ve bu yapışma durumunda bir değişiklik yok :)

Sakız Hakkında İlave Bilgiler

Sakız;
- Hâlâ biraz çekingen ama yabani değil. 
- Veterinere gitmeyi sevmiyor.
- Evdeki çiçekleri rahat bırakmaz, yapraklarını yer, dallarını kırar.
- Yüksek yerlerde yatmaktan çok hoşlanır.
- Et, tavuk, balık, yoğurt, peynir yemez, süt içmez. Yaş mamanın sadece suyunu içer.
- Domates, kavun, mandalina, portakal, haşlanmış mısıra bayılır.
- Bilgisayarın, kitabın, defterin üstüne yatar, çalışmaz bir şey okuyamazsınız.
- Kendisiyle ilgilenilmediğini düşündüğünde yüksek bir yere çıkıp, biz onu kucağımıza alana kadar üzerindeki şeyleri sırayla aşağıya atar. (Buzdolabı, şifonyer, komodin, sehpa vb)
- Çok titizdir. Eve başka kedi gelirse o girmesin diye tuvaletinin başında nöbet tutar.
- Tuvaleti temiz değilse değiştirene kadar kafanızı yer.
- Musluktan su içmeyi çok sever.
- Onunla yaşamak çok keyiflidir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder